Dört bin yıllık zeka oyunu ‘Go’yu Türkiye’ye tanıtıyorlar
Ankara’daki Kore Kültür Merkezi’nde zeka oyunu “Go”yu tanıtmak için açılan derslere Başkentliler yoğun ilgi gösteriyor.
Kore Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçiliğine bağlı Kore Kültür Merkezi Müdürü Dong Woo Cho, kültür merkezinin faaliyetlerini, burada oyunun kursunu veren Eren Kurter ve kursa katılan öğrenciler de bu spora duydukları ilgiyi ve derslere dair izlenimlerini AA muhabirine anlattı.
Hacettepe Üniversitesi‘nde 2005’te öğrenciyken Go ile tanışan ve 2006’dan bu yana Go dersleri veren Türkiye Go Oyuncuları Derneği Başkan Yardımcısı Kurter, haftada bir kez öğrencileriyle buluşarak bu sporun inceliklerini öğretiyor.
Öğrenciler, kursta, oyun tahtasında 181 siyah ve 180 beyaz taşla bir yandan kendi alanlarını genişletmeye çalışırken bir yandan da rakibin alanlarını bozmaya çalışarak oyun tekniklerini geliştiriyor.
“Öğrenmek beş dakika, ustalaşmak bir ömür”
Kurter, ortaöğretimin yanı sıra üniversitelerde de Go kursları ya da dersleri verildiğini belirterek, “Go, Hacettepe Üniversitesi’nde seçmeli ders olarak okutuluyor. Geçen dönemlerde Atılım Üniversitesi’nde de başladık. Üniversitelerde kredili bir ders oldu.” diye konuştu.
Oyunda hiyerarşinin olmadığını vurgulayan Kurter, “Üzerinde on dokuz yatay, on dokuz dikey çizgi olan bir tahtada siyah ve beyaz taşlarla en büyük alanı çevrelemeye çalışıyoruz. Yani amacımız rakibi yok etmek ya da tahtadan silmek değil. O da bir alan yapacak, ben de bir alan yapacağım. Sadece bir puan fazla alanı olan oyunu kazanıyor.” dedi.
Go sporunun çok eskilere dayandığına dikkati çeken Kurter, “Yaklaşık 4 bin yıldır oynanıyor ve hiçbir oyun birbirinin aynı değil. Çünkü tahta üzerinde çok fazla ihtimal var. Go tahtası üzerindeki olasılıklar evrendeki atom sayısından daha fazla. Bu da oyunu biraz heyecanlı kılıyor. Oyun hiç bir zaman rutine binmiyor, birbirinin aynısı olmuyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Altı yaşından itibaren Go öğrenilebileceğini söyleyen Kurter, “Beş dakika içinde bütün kuralları öğrenebiliyorsunuz. Oyunun zaten tek bir kuralı var. O da yaşam, taşların nefes noktalarının açık olması. Amacımız yaşayan taşlarla bir alan döşemek. Daha sonra bunun üzerinde gelişen taktik ve stratejiler oluyor oyunda. 5-6 yaşından itibaren öğrenip 70 yaşına kadar oynayabilirsiniz. Oyunu öğrenmek beş dakika ama ustalaşmak bir ömür.” ifadelerini kullandı.
Go’nun, hayatın bir yansıması olduğunu vurgulayan Kurter, “İnsanlar karakterlerini Go tahtasına yansıtıyor. Pratik yaparak kendimizi geliştirmemiz, iyi ve kötü yanlarımızı görmemiz mümkün aslında.” diye konuştu.
“Oyunda bir hiyerarşi yok”
Kursun öğrencilerinden olan 5. sınıf öğrencisi, 10 yaşındaki Ali Akdağ, Kore Kültür Merkezinde böyle bir kurs olduğunu annesinin arkadaşından öğrendiklerini ve yaklaşık 4 aydır kursa devam ettiğini söyledi.
Oyunun kimi zaman zor, kimi zaman kolay olduğunu belirten Akdağ, gidişatın oyunculara göre değiştiğini ancak oynamaktan büyük keyif aldığını dile getirdi.
Go oynamayı erken yaşlarda öğrenmeye başlayan öğrencilerden bir diğeri de 12 yaşındaki 7. sınıf öğrencisi Alper Yücel.
Go’nun bir zeka oyunu olduğunu söyleyen Yücel, “Okuldaki arkadaşlarım Go hakkında merak ettiklerini soruyor. Onlara Uzak Doğu oyunu olduğunu, çok sevdiğimi söylüyorum. Kurslar açıldıkça, yüksek seviyeye kadar devam edeceğim.” dedi.
“Satrançtan daha zevkli ve daha zor”
Kursun öğrencilerinden, Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü 3. sınıf öğrencisi 20 yaşındaki Seçil Yeşilırmak ise aynı zamanda “Ulusal Hacettepe Üniversitesi Go Turnuvası”nın en başarılı kadın oyuncusu.
Yeşilırmak, Kültür Merkezindeki Korece derslerine gelirken Go kursunun da açıldığını öğrenir öğrenmez hemen kayıt yaptırdığını anlattı.
Kore kültürüne lise öğrencisiyken izlediği dizi ve dinlediği müziklerle ilgi duymaya başladığını belirten Yeşilırmak, “Go oyunu ilk başladığımda kolay gibi görünmüştü, yaparım diye düşündüm. Sonra oyun size ‘hayır, o kadar da kolay değilim’ diyor. Sürekli düşünmeniz ve pratik yapmanız gerekiyor.” diye konuştu.
Yeşilırmak, bu sporun, genellikle benzetildiği satrançtan daha zevkli ve daha zor olduğunun altını çizerek, “Her taş eşit ama her taş, sizin onu koyduğunuz yere göre önem kazanıyor. Oyun içinde bir hiyerarşi yok.” ifadelerini kullandı.
Kursun öğrencilerinden Elif Çeliker de Kore Kültür Merkezi’ne Korece ve yemek kursları için gelirken Go oyunundan haberdar olduğunu ve kültür merkezinde izlediği “AlphaGo” belgeselinden çok etkilendiğini anlattı.
Çeliker, “Belgeselde dünyanın en başarılı Go oyuncusunun bilgisayara karşı verdiği mücadeleyi ve kaybettiğini sesi titreyerek kabul edişini gördüm. Onun üzüldüğünde oyunun ne kadar önemli olduğunu anladım ve bu oyunu merak ettim.” dedi.
Normalde odaklanma sorunu yaşadığını belirten Çeliker, “Oyunu oynarken sadece oyuna adapte oluyorsunuz ve hamleleri düşünüyorsunuz. Başka hiçbir şey düşünmenize gerek kalmıyor ve bu da odaklanmanızı sağlıyor. Oyunu oynarken farklı yönlerden düşünmeye başlıyorsunuz. Her taş bir şeyi ifade ediyor. Hatalı bir hamle yaparsan o hamleyi geri alamıyorsun.” yorumunda bulundu.
Çeliker, rakip oyuncunun duygularının da oyun tahtasına yansıdığını belirterek, “Karşıdaki saldırgan ya da pasif bir oyun sergileyebiliyor. Örneğin çekinken ve koruyucu hamleler yapıyorsa sizden korktuğunu anlıyorsunuz. Bazı adımları sizi şaşırtabilir de, çok riskli bir hamle yapmış oluyor ve oyun oradan ilerliyor. Taş dizilimlerine göre rakibin hislerini ve düşüncelerini görebiliyorsunuz.” ifadesini kullandı.
“Çocukların zekasını geliştiriyor”
Kore Kültür Merkezi Müdürü Dong Woo Cho, Go sporunun Türkiye’de de bilindiğini, kendilerine kurs açılması için gelen taleplerinin ardından bu yıl ders vermeye başladıklarına işaret ederek, “Biliyorsunuz Go oyunu ya da Go sporu, Japonya, Kore ve Çin’de çok yaygın. Go, çocuklar için çok faydalı olduğundan Güney Kore’de erken yaşlarda öğretilir.” dedi.
Türklerin gösterdiği ilgiden duydukları memnuniyeti dile getiren Cho, talep oldukça ve hoca müsait oldukça ders açmaya devam edeceklerini kaydetti.
Go oyununun ülkesinde çok yaygın olduğunu söyleyen Cho, sözlerini şöyle tamamladı:
“Her yerde Go oynanan kafeler vardır. Ayrıca, çocukların zekasının gelişmesi için çok ideal bir oyun olduğu için Kore’de ilkokul seviyesinde çok Go dersi verilir. Türkiye’de de satrancın çok yaygın olduğunu biliyoruz. Satranç gibi Go oyununa da ilginin arttığını görüyoruz.”